29 Ekim Haftası Sıradaki Geziler Uzak Doğu ve Güney Doğu Asya Adım adım G.doğu Asya, Vietnam-Kamboçya-Laos

Yolculuğumuzun ilk durağı tabii ki İstanbul. Perşembe gecesini Cuma’ya bağlayan saatlerde havalimanında buluştuktan sonra, bizi Vietnam’ın Ho Chi Minh şehrine götürecek Türk Hava Yolları uçağında yerimizi alacağız. Uzun bir yolculuk bizleri bekliyor. Sağlam bir uyku da iyi olur ama uçakta uyuyamam derseniz önerimiz her zamanki gibi güzel bir kitap ya da film. Tavsiyemiz Stanley Kubrick’in en önemli eserlerinden “Full Metal Jacket” ve Robin Williams’ın efsaneleştiği “Good Morning Vietnam” filmleri ya da Netflix’te bulabileceğiniz “The Vietnam War” kısa belgesel dizisi. Her biri özellikle Vietnam Savaşı ve etkileri üzerine müthiş detaylar içeriyor. Ayrıca Netflix yapımı “Street Food” belgesel dizisinde “Ho Chi Minh Kenti” ve Anthony Bourdain’in “No Reservations” belgeselinde “Vietnam: There is no place like home” bölümlerini izleyerek Vietnam yemek ve sokak kültürünü yakından tanıyabilirsiniz.

Saat farkından dolayı Ho Chi Minh şehrine indiğimizde akşam olmuş olacak. Vize işlemlerini hallettikten sonra, havaalanında bizi bekleyen aracımız ile otele gideceğiz. Yorgunluğa yenik düşmek yok çünkü akşam yemeğinde dekoruyla gözlere ve yemekleriyle damaklara hitap eden Cuc Gach Quan’a gidiyoruz. Brad Pitt ve Angelina Jolie de Vietnam’a geldiğinde yemek için bu restoranı tercih etmişlerdi.

Vietnam Kamboçya turu sırasındaki ilk gecemizin cumartesiye denk geldiğini hatırlatalım. Bu yüzden akşam yemeğinden sonra bir sürprizimiz var. 2018’de World Luxury Restaurant Awards tarafından 1. seçilmiş, Ho Chi Minh şehrine tepeden bakan muhteşem manzaralı Chill Sky Bar’da ilk içecekler bizden. Zaten hangi Başka Türlü Macera seyahatinin gecelere akmadığını gördünüz ki? 

Mekong Deltası, Mekong Nehri’nin kollar haline Güney Çin Denizi’ne döküldüğü bölge ve Güneydoğu Asya’nın can damarı olarak da biliniyor. Yaklaşık 39.000 kilometrekarelik bir yüz ölçümüne sahip olan Mekong Deltası bölge insanı için hayati önem taşıyor. Gerek pirinç üretimi, gerekse balıkçılık deltanın verimli olan noktalarında can buluyor.

Biz de sabahın erken saatlerinde deltayı keşfe başlıyoruz; ilk durağımız bölgenin başkenti konumundaki My Tho. Şehirdeki iskeleden ahşap botlarımıza binip, nehir üzerinde ilerlerken etrafta sıkça göreceğimiz pirinç tarlalarını ve köylerini dikkatle izlerseniz deltanın neden bu kadar önemli olduğunu da kolaylıkla anlayabilirsiniz. 

Öğle yemeğimizi Vietnam mutfağına uygun bir şekilde çeşitli tropik meyveler ve nehir balıklarından oluşan menümüzle yaptıktan sonra, Ho Chi Minh City’e geri döneceğiz. Çünkü Mekong deltasından sonra sırada unutamayacağınız bir Vietnam Kamboçya turu deneyimi var. Şehre ulaştığımızda motorsikletlerimiz bizleri bekliyor olacak. Herkes kaskını taktıysa motosikletlerin arkasına atlayıp şehir turuna başlamaya hazırız. Vietnamlılar gibi motorsikletlerimizle gezerken şehrin çeşitli noktalarında molalar verip Vietnam’ın en meşhur lezzeti pho yemeğinin de olduğuyerel lezzetlerden tadacağız. Ho Chi Minh City’nin güzelliklerini keşfedeceğimiz bu geceyi kolay kolay unutamayacaksınız :)

Uzun yıllar boyunca Güneydoğu Asya’nın önemli bir bölümünü sömürge olarak kullanan Fransızlar, çekildiklerinde bölgeye yayılan komünizm dalgası ciddi bir karmaşaya da neden oldu. Komünizm ve milliyetçilik yanlısı iki karşı kutup arasındaki karmaşa şiddete doğru evrilince Birleşmiş Milletler konuya müdahale etti, bölge Kuzey ve Güney Vietnam olarak ikiye bölündü. Tahmin edilebileceği gibi komünizm yanlısı Kuzey Vietnam S.S.C.B. ve Çin, Güney Vietnam ise A.B.D. tarafından destekleniyordu. Bölgede siyasi istikrar bir türlü sağlanamadı; Güney Vietnam’ın da komünist rejimle yönetilmesini arzu eden Kuzey Vietnam bir takım askeri girişimlerinde bulunmaya başlayınca A.B.D. de Güney Vietnam’a askeri yardımda bulunma kararı aldı. Bu da uzun yıllar sürecek acımasız bir savaşın fitilini ateşlemiş oldu. 

Bu savaşlar sırasında en dikkat çekici noktalarında biri de o zamanki adıyla Saigon yakınlarındaki Cu Chi Tünelleri. Fransız egemenliği sırasında inşa edilen ve 25 yıl boyunca toplam 17.000 kisinin gerilla savaşı için kullandığı tüneller aslında tam bir mühendislik harikası. Nispeten minyon yapılı Vietnamlılar tünellerde rahatça hareket ederken iri yapılı Amerikalı askerler bu dar, karanlık ve havasız tünellerde hareket bile edememişler. Tünellere girebilenler de bu havasız ve karanlık ortamda başarılı olamadı.

Toplam uzunluğu 250 kilometreyi bulan tünel ağında havalandırma ve mutfak gibi pek çok ihtiyaç düşünülmüş ve en önemlisi girişlerin hemen hepsinde çeşitli tuzaklar bulunuyor. Cu Chi tünelleri A.B.D.’nin yakın tarihte yaşadığı en büyük askeri fiyasko olan Vietnam Savaşı‘nın en meşhur simgelerinden biri. Biz de gezimizin bu gününde önce Savaş Müzesi’ni sonra da tünelleri yerinde görmek için bölgeye gidiyoruz. Cu Chi tünellerinden sonra havalimanına hareket edeceğiz ancak yol üzerinde önce bir yemek molamız var.

Öğle yemeğimizden sonra rotamızı Kamboçya’ya çeviriyoruz. Bekle bizi Vietnam, geri döneceğiz !

Yaklaşık 1 saatlik bir uçuş sonrası Kamboçya’nın Siem Reap şehrine ineceğiz. Siem Reap’e geldiğimiz akşam çok beğeneceğiniz bir etkinliğe davetliyiz, Phare Sirki. Kamboçya’da sirk gösterisi ne alaka şimdi diyebilirsiniz. 

İsmi sirk olsa da Phare bir sirkten daha fazlası, tam bir sürdürülebilir turizm örneği. Kızıl Khmer rejimi sırasında mülteci kampında bir grup insan terapi için bir sanat öğretmeninden çizim ve sanat dersleri alırlar. Rejim sonrası 1994’te evine dönen gruptan 9 kişi bu yeteneklerini yoksullar ve sosyal problemleri olan gençler ile paylaşmak için bir vakıf kurarlar ve Phare sirkinin temelleri atılır.

Bugün Phare sirkinin sunduğu dans, tiyatro, canlı müzik, akrobasi ve nefes kesen sirk sanatları yakın tarihten ve modern toplumdan özgün hikayeleri anlatıyor. Ayrıca bu gösterilerde hiçbir hayvan kullanılmıyor. Zaten Başka Türlü Macera olarak hayvan haklarının korunmadığı hiçbir etkinlikte bulunmuyoruz. Gösteri öncesi akşam yemeğimizi de Sirk Cafe’de yiyeceğiz.

Vietnam Kamboçya turu maceramızın bu bölümünü assoliste ayırdık desek yanlış olmaz herhalde. UNESCO Dünya Miras Listesi’nin en özel üyelerinden, yaklaşık 900 yaşındaki Angkor Kompleksi’nde bizi uzun bir gün bekliyor. Gün doğumunu Angkor Wat’ın önünde izledikten sonra kahvaltı için otelemize döneceğiz. Kahvaltı sonrası gizemli gülümsemesiyle ünlü Bayon, “Tomb Raider” filminin de çekildiği Angkor Thom ve Ta Prohm gibi noktaları keşfedeceğiz. Kimilerine göre dünyanın en güzel tapınağı olarak değerlendirilen Angkor Wat ise bugünün son durağı olacak.

Akşam yemeğimiz için Siem Reap’de yine özel bir restoran seçtik. Yemekten sonra şehrin meşhur barlar sokağında partilemek serbest.

Tarihle olan randevumuzun ardından sıra gelecek yerel yaşamı yerinde görmeye. Siem Reap’in güneyinde yer alan Kampong Phluk Nehri’nde başlayacak tekne yolculuğumuzda önce bir köye konuk olacağız. Burada yaşayan köylülerin hayatı oldukça ilgi çekici, değişen su seviyesine adapte olabilmek için bazıları 9 metreye kadar uzanan kazıklar üzerine kurulmuş evlerde yaşıyorlar. Sonrasında Tonle Sap gölüne doğru ilerleyerek ormanın içerisinden geçeceğiz. Gölün üzerindeki yaşamlara konuk olmak bizce Vietnam Kamboçya turu seyahatinin en unutulmaz deneyimleri arasında yer alıyor.

Havanın yavaş yavaş karardığı saatlerde ise bu kez yönümüzü seyahatin 3. ülkesi Laos’a çevireceğiz. UNESCO Dünya Miras Listesi’ndeki Luang Prabang şehri bizi bekler.

Güne oldukça erken başlayacağız zira bir Luang Prabang klasiği olan rahiplerin sabah yürüyüşü için sokaklarda yer almamız gerekiyor. Budist inanışa sahip olan halkın sokaklarda dualar eşliğinde rahiplere yapışkan pilav ikram ettiği bu yürüyüş bu seyahatin en özel deneyimlerinden biri olacak.

Oteldeki kahvaltımızın ardından şehre hayat veren Mekong Nehri üzerinde yer alan ve içlerinde yüzlerce Buddha heykeline evsahipliği yapan Pak Ou mağaralarını ziyaret edeceğiz. Öğle yemeğinin hemen ardından ise Luang Prabang’ın meşhur tapınaklarını görme şansımız olacak. Günü 328 basamaklık bir tırmanışla ulaşacağımız Phousi tepesindeki muhteşem manzarayla kapatacağız. 

Akşam saatlerinde ise bu kez oldukça yerel bir deneyime; baci seremonisine davetliyiz. Laos’ta bir düğün ya da yeni bir bebek gibi yaşam olaylarını kutlamak ve iyi şans dilemek için baci adı verilen bir seremoni düzenlenir. Bu törenleri önemli ziyaretçileri onurlandırır, yeni işe başlayan biri için şans getirir ve hasta bir kişinin tekrar iyileşmesi için güç verir. Bakalım bu seremoni bize de iyi şans getirecek mi? :)

Akşam yemeği için yine oldukça yerel bir noktada, Laos Bamboo Tree’nin keyifli bahçesinde olacağız. 

Kahvaltı sonrası sıra gelecek Luang Prabang etrafındaki köyleri ve bu köylerde yaşayan Hmong ve Khmu gibi etnik toplulukları keşfetmeye. Tabi ki bu keşifleri bazı şelale ziyaretleriyle süsleyeceğimizi de söylemek gerekiyor. Laos’la ilgili en çok seveceğiniz şey bu şelalelerde yüzmek olabilir. 

Carpe Diem’deki yemeğimizin hemen ardından yönümüzü yeniden Vietnam’a çevireceğiz. Bu kez ülkenin kuzeyindeki Hanoi’ye ve Halong Körfezi’ne düşecek yolumuz.

Vietnam Asya’nın güneydoğu kıyıları boyunca S şeklinde bir coğrafyaya yayılması sebebiyle farklı özellikleri karakterinde barındıran bir ülke. Ülkenin kuzeyindeki dağlık bölgeler yıllara meydan okuyan pirinç teraslarına ve yerel halklara ev sahipliği yaparken, ülkenin güneyi ise verimli Mekong Deltası ve okyanus kıyısındaki tarihi şehirleri ile ön plana çıkmış. Ülke her ne kadar dünya kamuoyunda yakın tarihte A.B.D. ile yaşanan savaşla gündeme gelse de başkent Hanoi’nin Güneydoğu Asya’nın en eski başkenti olduğu göz önünde bulundurulduğunda ülkedeki kültür hazinesinin değeri daha net anlaşılıyor.

Biz de bu kültür hazinesinin derinliklerine inmeye başkentten başlıyoruz. Gün içindeki duraklarımız arasında aslında Vietnam’ın ilk üniversitesi olarak inşa edilen ancak sonraki yıllarda Konfüçyus tapınağı haline gelen Edebiyat Tapınağı, şehrin doğal güzelliklerinden Hoan Kiem Gölü ve üzerindeki adaya inşa edilen Ngoc Son Tapınağı gibi noktalar var.

Öğle yemeğimiz için şehrin dokusunu yansıtan bir restoran tercih ettik. Yemeğin ardından sıra şehirde bir Vietnamlı gibi gezmekte. Ülkede sıklıkla karşılaşacağımız ve “cyclo” adı verilen 3 tekerlekli bisikletlerle şehrin altını üstüne getireceğiz. Konvoy yapıp, korna çalmak serbest. 

Akşam saatlerinde yine özel bir deneyim bizleri bekliyor; Hanoi sokak lezzetleri yürüyüşü. Şehrin tarihi kısmında yer alan otelimizin olduğu bölge, sokak lezzetleri açısından tam bir cennet. Tecrübeli Vietnamlı rehberimizin eşliğinde bu hareketli sokaklarda hem yürüyüp hem de birçok farklı mekanda Vietnam’ın yerel lezzetlerini tadacağız. Anthony Bourdain’ın Hanoi’deki favori salaş restoranlarından biri de listemizde olacak. Akşam yemeği sonrasında da tabii ki Hanoi’nin gece hayatını şöyle bir yoklayacağız.

Yeni ”Dünya Harikaları” oylaması sürerken doğa dalında en önemli adaylardan biri de Vietnam’ın kuzeydoğusunda yer alan Halong Körfezi’ydi. Aslında bu adaylığı da boş yere değildi. Yerel dilde ”Alçalmakta Olan Ejderha Körfezi” anlamına gelen bölge, kireçtaşı ve kalker kayalardan oluşan yaklaşık 500 milyon yaşındaki binlerce adaya ev sahipliği yapıyor. İnsana ait izlerin on binlerce yıl öncesine dayandığı körfezde onlarca endemik türün de olduğunu belirtirsek, bu adaylığın ne kadar haklı olduğu daha rahat anlaşılabilir. Nitekim  Vietnamlıların umutları boşa çıkmadı ve Halong Körfezi ”Dünyanın Yeni 7 Doğa Harikası” listesine alındı.

Biz de listenin diğer üyeleri Güney Afrika’daki Masa Dağı ve Filipinler’deki Puerto Princesa Yeraltı Nehri’ne yaptığımız gibi Halong Körfezi’ni de rotamıza ekledik, hem de epey özel bir şekilde. Hanoi’deki sabah kahvaltımızın ardından öğle saatlerinde Halong Körfezi’ne ulaşmış olacağız. Küçük bir bot aracılığı denize açılıp, meşhur Cai Trap kanalına selam verdikten sonra da konforlu ana teknemize ulaşacağız. Kamaralarımıza yerleştikten sonra teknemiz körfezde ağır ağır süzülürken, öğle yemeğimiz bizi bekliyor olacak. Yemek sonrası  büyüleyici Halong manzarasına bakmak bile tüm yorgunluğumuzu alacak. Ancak günün en keyifli aktivitesini sona sakladık. Kanolarımıza binip adacıklar arasında kürek çekerek bu harika koyda doğa ile başbaşa kalacağız.

Akşam yemeğinden önce teknemizin güvertesindeki barda “Happy Hour” yaparken gün batımını izleyeceğiz. Tabii isteyenler Vietnam yemekleri dersimize de katılabilir. Yemekten sonra üst güvertede yıldızların altında kokteyllerimizi yudumlayıp, geceyi bu doğa harikası körfezde teknemizin kamaralarında geçireceğiz.

Teknede günler erken başlıyor, güne sabahın ilk ışıklarında teknenin güvertesinde Halong körfezi manzarasında Tai-Chi yaparak başlayacağız. Kahvaltıdan sonra sarkıt ve dikitlerden oluşan Sung Sot mağarası keşfimiz var.  Ha Long körfezinin en iyilerinden olan bu mağara yalnızca bir manzara noktası değil aynı zamanda arkeolojik bir bölge. Bu deneyim sonrası teknemize dönüp öğle yemeğini yedikten sonra Ha Long gezimiz de bitmiş olacak. 

Günün ikinci yarısında yaklaşık 3 saat sürecek bir yolculuk ile Hanoi’ye doğru yola koyuluyoruz. Vietnam’la özdeşleşmiş olan ‘Yumurta Kahves’ni içtikten sonra, sizce de ülkeye veda etmeden önce güzel bir Vietnam masajını hak etmedik mi? Haftanın yorgunluğunu bir saat süren Vietnam masajı ile atacağız. Vietnam Kamboçya turu maceramızdaki son akşam yemeğimizi de yedikten sonra doğruca havaalanına; masaj sonrası uzun bir uyku için eve dönüş uçuşu şahane bir fırsat olacak.