29 Ekim Haftası Ortadoğu ve Afrika Sıradaki Geziler Mistik Topraklar, Fas

Fas turu yolculuğumuzun ilk durağı tabii ki İstanbul. Havalimanında buluştuktan sonra bizi Fas’ın Kazablanka şehrine götürecek uçakta yerimizi alacağız. Yaklaşık 5 saatlik, aktarmasız ve konforlu bir yolculuk bizi bekliyor.

Fas’taki ilk durağımız 1942 yılında çekilen ve sinema tarihinin en özel yapımlarından biri olarak kabul edilen filme de adını veren Kazablanka şehri. Dünyanın en büyük camilerinden biri olarak kabul edilen Hassan II Camii’ni gördükten sonra geceyi geçireceğimiz Rabat’a doğru hareket edeceğiz.    

Yaklaşık 1 saatlik bir yolculukla Atlas Okyanusu’nun hemen kıyısında yer alan Fas’ın başkenti Rabat’a ulaşacağız. Fas’taki tarihi şehirlerin hemen hepsinde yer alan ve bir nevi kale içi olarak ifade edebileceğimiz kasbahların güzel örneklerinden biri olan Udayas Kasbah’ın sokaklarında dolaşıp, Atlas Okyanusu’nu yukarıdan izleyeceğiz. Akşam yemeğimiz için özel bir yer seçtik, Rabat’ın en özel lezzet noktalarından birinde Dar Naji’de eğlenceli bir akşam yemeğine hazır olun. 

Bu sabah seyahat sırasındaki en özel duraklarından biri için yola koyulacağız.

Bugünkü asıl odağımızda mavi şehir Şafşavan var. Masmavi derken ciddiyiz, renk cümbüşünden gözünüzü alamayacaksınız. Fas’ın kuzeyindeki Rif dağlarının tam ortasına kurulu küçük bir kasaba olan mavi şehir Şafşavan’da sokaklar, kaldırımlar, merdivenler, kapılar yani hemen her şey büyüleyici bir mavi renge boyanmış. Riadımız mavi şehrin tam ortasında. Odalara yerleştikten sonra öğle yemeği için şık bir restorana gidiyoruz. Ardından kendimizi Şafşavan’ın masmavi sokaklarına atabiliriz.

Akşam yemeği için lokal ve küçük bir restoran tercih ettik, içinde sadece birkaç masayla hizmet veren ancak Faslıların bile bize “Burayı nasıl keşfettiniz?” dediği bir lezzet durağı; Lala Mesouda. 

Mavi şehir Şafşavan ulaşması epey bir zor nokta ve gerçekten de ölmeden önce görülmesi gereken bir şehir. Bu yüzden burada vaktimizi biraz daha uzun tutuyoruz; sabah kahvaltısı sonrası sokaklara döneceğiz; okula giden çocukları, evlerinin önünü süpüren Faslıları seyredeceğiz.

Mavi şehir Şafşavan Fas’taki rotamızın en kuzeyindeki şehir, dolayısıyla maviye doyduktan sonra artık yüzümüzü güneye dönme vakti gelmiş olacak ve yönümüzü Fas’ın kültür hazinesi Fes şehrine çevireceğiz. Kalacağımız riada doğru daracık sokaklardan ilerlerken şaşkınlık biraz daha artıyor, bazı sokaklar var ki genişliği yalnızca 30 santimetre. Ancak bu sokakları geçip riada girdiğimizde içerideki gösterişe inanamayacaksınız. Riadlar Fas insanın ruhunu anlatıyor, dışarıya karşı duvarlarla kapalı ancak içeride güzel ve özenli. Akşam yemeğimiz riadımızın terasında; eski şehri izlerken sohbet de cabası.  

Fas turu için bu sabah uyandığınızda gözlerinizi dünya üzerindeki diğer şehirlere pek benzemeyen, dar sokakların şaşaalı konaklara açıldığı, dünyanın en eski üniversitesine, nakış gibi işlenmiş medreselere ve rengarenk tabakhanelere ev sahipliği yapan 1200 yaşında bir kente açacaksınız.

Fes’teki ilk durağımız tüm şehre kuş bakışı göz atmamızı sağlayacak Panorama Noktası, ardından da eskiden Yahudi mahallesi olarak kullanılan ve sinagogları ile mimari kültüründen izler bulabileceğimiz Mellah. Old town olarak bilinen Fes Medina bölgesinin her bir sokağı bakırcılar, restoranlar, ayakkabıcılar, giysi dükkanları ve çok daha fazlasının bulunduğu bir nevi kapalıçarşı. Kalabalık ve dar sokakların arasında ilerlerken dünyadaki en eski üniversite olan Al Quaraouiyine Camii, 14. yüzyılda inşa edilmiş seramikleri ile otantik Fas mimarisinden izler taşıyan Al-Attarine Medresesi ve tabakhaneler de uğrak noktalarımız arasında olacak. 

Öğle yemeğimizi Fas’ın ruhuna yakışır bir biçimde otantik bir restoranda yedikten sonra, yine Fas kültürüne ait naneli çaylarımızı içeceğiz. Yeniden sokaklara döndüğümüzde Dar el Makhzen yani Kraliyet Sarayı’na gidiyoruz, günün sonunda ise Ruined Garden‘da akşam yemeğimizi yerken kendinize şöyle diyeceksiniz: ”Bu şehrin bir eşi daha yok.”

Fas Turu’nda bugün çöl yolculuğumuz başlıyor. Yol üzerinde önce Ifrane’ye gideceğiz, ardından Atlas Dağları üzerindeki ormana uğrayıp maymunları ziyaret edeceğiz. Öğle yemeğimiz Midelt Atlas’ta. Tur otobüslerinin topluca konakladığı yol üstü tesislerinin aksine şehrin içinde bize kendi elleriyle hazırlayacağı yemekler için Atika Hanıma konuk olacağız. Sıklıkla belirtiyoruz; seyahatlerde yerel değerler ve lokal lezzetler bizim için çok önemli. 

Öğle yemeğinden sonra Ziz vadisini ve kanyonları geçerek önce Erfoud’a sonrasında da Merzouga’ya yani Sahra Çölü’ne ulaşacağız. Konaklayacağımız çadırlara ulaşmak pek de kolay değil ancak bir masalı andıran saatlerimizin de bu sırada başlayacağını unutmayalım. Aracımızla Sahra Çölü’nün uçsuz bucaksız kum tepeleri arasında yol alacağız ve kısa bir yolculuğun ardından yıldızların altında uyuyacağımız kampa ulaşacağız. Kampta konforu üst düzeyde tuttuk ama isteyenlere yıldızların altında uyumak serbest.

Çölde sabahlar erken başlıyor; özellikle de gün doğumunu kum tepelerinden izlemek isteyenler için. Sessizlik içinde çölde gündoğumunu izlemek belki de ömrünüzde bir kere yapabileceğiniz bir deneyim olacak. Kahvaltı sonrası Fas turu için yönümüzü bu kez batıya çevirip Marakeş’e doğru ilerlemeye başlayacağız. Ancak yolda bizi yine sürprizler bekliyor. Önce Toudra Kanyonu’nda pırıl pırıl bir nehir boyunca yürüyeceğiz, sonrasında da virajlarıyla pek çok fotoğraf karesinde gördüğünüz Dades Vadisi’ne ulaşacağız.  

Vadi manzaralı otelimizde yemeklerimizi yiyip, naneli çaylarımızı içerken sessizliği dinlemek de günün en güzel anı olacak.

Kahvaltı sonrası tekrardan yola çıkıp Ouarzazate’ye ulaşacağız. İlk durağımız Unesco Dünya Miras Listesi’ndeki Ait Ben Haddou köyü. Bu köy özellikle Game Of Thrones hayranları için farklı bir yere sahip, Khaleesi’nin bütün kölelerini özgürleştirdiği Yunkai şehri aslında tam da burası. Dolayısıyla köyün sokaklarında dolaşırken bir gözümüzün gökyüzünde olmasında fayda var, kim bilir belki de alevler saçan bir ejderhayla karşılaşırız. Hemen belirtelim Gladyatör ve Babil gibi bazı filmler de yine burada çekilmişler.

Öğle yemeğimiz için tavsiyemiz bu bölgeye özel bademli tavuk. Yemeğin ardından yolculuğumuz Atlas dağları üzerindeki kanyonların arasından devam edecek ve akşama doğru kızıl şehir Marakeş’e ulaşmış olacağız. Akşam yemeği için yine özel bir randevumuz var, şehirde çok sevdiğimiz bir Lübnan restoranı olan Naranj‘da yerimiz hazır olacak.

Ve Fas Turu son durağı Marakeş pek çoklarına göre Fas’ın en güzel şehri. Binaların rengi ve güneşin batışı bu şehri bambaşka bir hale getiriyor. Dünya mimarisine kalıcı izler bırakmış Fas’ın en büyük camisi olan Koutoubi Camii, 12. yüzyılın maneviyatını yansıtıyor. Bahia Sarayı’nın ardından 14. yüzyıldan beri dini eğitim veren ve günümüzde müze olarak kullanılan Ben Youssef Medresesine ulaşacağız. Öğle yemeğinden önce şehrin karmaşasından uzaklaşacağımız, 300’den fazla bitki çeşidinin olduğu ve yapımı yaklaşık 40 sene sürmüş olan Yves Saint Lauren‘in cenneti Majorelle Bahçelerinde soluklanıyoruz. Yemek vakti geldiğinde ise sürdürülebilir turizm anlayışımıza uygun olarak, ihtiyaç sahibi kadınların güçlendirilmesine katkıda bulunan Amal restorandayız.

Sihirbazların ve yılan oynatıcılarının cirit attığı Cehennem Meydanında yerli halka karışıp, Marakeş Çarşısını gezeceğiz. Veda ise her zamanki gibi çok özel. Akşam yemeğimizi Nomad’ta yedikten sonra, bu fantastik şehrin gecelerine Marakeş’in en sevdiğimiz noktası Jad Mahal‘e akacağız. Bakalım şehrin gündüzleri mi güzel yoksa geceleri mi ?  

Fas turu hatıralarımızı bavullarımıza doldurup eve dönme zamanı. Eve döndüğümüzde arkadaşlarınıza yıldızların altında geçirdiğiniz çöl gecelerini, mavi şehir Şafşavan’ı, Fes’in labirentlerini ve Marakeş’in gecelerini anlatabilirsiniz :)